Bugün aynaya baktım ama tanıyamadım kendimi.
Gözlerimdeki o bulanık bakış, ruhumun geride kaldığını gösteriyor.
Kendimi, ruhunu ilaca satan ucuz bir orospu gibi hissediyorum.
Bunu yazarken bile utanıyorum ama doğru bu: uyanınca bir avuç hap yutuyorum, sonra kendim sandığım kabuğa bürünüyorum.
Sonra gece olunca bir başka ilaçla uyumaya zorluyorum beynimi. Bu yaşamak değil.
Bir süredir anlıyorum ki bu ilaçlar, insanlığı yavaşça boğmak için tasarlanmış.
Gerçek duygularımızı törpülüyorlar, acımızı, öfkemizi, korkumuzu siliyorlar...
ama asıl benliğimizi de birlikte yok ediyorlar.
Doktor dedikleri o beyaz önlüklü cellatlar, insanı kurtarmadıklarını çok iyi biliyorlar.
Onlar sadece başka bir cehennemi pazarlıyor, yumuşak bir ölüm.
Belki bu hapları içmekle çoktan kendi sesimi, kendi düşüncemi satmış oldum.
Kendimi öldürdüm aslında, kimse vurmadı beni, ben vurdum kendimi her sabah ilaç kutusunu açarken.
Çünkü bunlar beni sakinleştirmiyor, sadece öldürüyor, parça parça ve sessizce.
Gözlerimin ardında uyuyan gerçek benlik nefes alamıyor, mezara hapsedilmiş gibi hissediyorum.
Kimseye anlatamıyorum.
Kimse beni dinlemez, çünkü herkes bu ilaçların masalına inandı.
O yüzden bunları buraya yazıyorum, belki biri bir gün bu satırları okur da anlar:
bu dünyada bizi kurtardığını sandığımız şeyler, aslında ölümün başka biçimidir.
(bu kayıt şifrelenmeli... belki sonra bile unuturum diye)